ANILARA YOLCULUK 4
31. AKŞAM GAZETELERİ: 60’lı ve 70’li yıllarda radyo yayınları kısıtlı olduğu ve televizyon da olmadığı için gazeteler çok önemliydi. Gündüz satılan gazetelere alternatif olarak akşama doğru 15-16’dan sonra “Akşam” gazetesi adıyla bazı gazeteler basılır ve gün içindeki önemli olaylar ertesi güne sarkmadan sıcağı sıcağına bu akşam gazetelerinde yer alırdı. Dağıtımları daha çok vapur iskelelerinde, otobüs duraklarında ve tren istasyonlarında olur ve iş dağılış saatlerine denk getirilirdi. Böylece meraklısına 12 saatlik periyotlar halinde taze haber sunulurdu.
32. ARABA ÖRTÜLERİ: 70’lerde otomobil sahibi olmak biraz ayrıcalık addedildiğinden olsa gerek, araç sahipleri otolarına öz evlâtlarına bakar gibi bakarlar ve geceleri park ettikten sonra üzerlerini de küçük çocuğunun üzerini battaniyeyle örten şefkatli bir baba misali brandayla sıkıca örterlerdi. Böylece araç, gece yağan yağmurdan, sıçrayan çamurdan, dışarıdan gelebilecek taş veya darbelerden korunmuş olurdu. Bu yekpare brandalar oto yedek parçacılarında satılırdı. Aracın karoserine göre dizayn edilerek dikilmişlerdi. Genelde gri, bazen de mavi ve krem renklerde olurlardı. Araç bu brandayla tamamen paketlendikten sonra uçlarındaki ipler vasıtasıyla aracın altındaki muhtelif yerlere sıkıca bağlanarak sabitlenirlerdi ki, kimse onları açamasın, ya da rüzgârdan pot yapıp havalanıp uçmasınlar... Her gece paket yapıp sabah mahmurluğuyla bu devasa paketi açmak, günümüzde artık bayağı bir zahmetli geldiğinden dolayı artık kimse otomobillerini brandayla örtmemekte...
33. ÇATANALAR: Haliç’teki yük indirme-bindirme iskelelerine ve tersanelere malzeme götüren basık ve tek katlı, arkalarına yük taşımaları için ardarda mavnalar bağlanmış tren katarı gibi ilerleyen ilginç bir taşıma sistemi vardı. Mavnaları çeken ufak gemiye “Çatana” denirdi. Bu çatanaların bacaları ince ve uzundu. Galata ve Unkapanı Köprüleri’nin altından geçerlerken bacaları tam ortalarından çelik bir tel vasıtasıyla gerilerek çekilir ve baca yaklaşık 75 derece kadar kırılarak arkaya yatardı. Köprünün altından geçince tekrar makara gevşetilir ve baca yerine otururdu. Bacanın ortasından kırıldığı anlarda duman açılan kırık yerinden savrulmaya devam ederdi.
34. MUŞAMBA: Halıfleks ya da yer karolarının yaygınlaşmadığı yıllarda evlerin odalarının, hatta mutfaklarının ve tuvaletlerinin zeminleri muşamba kaplı olurdu. Çoğunlukla kahverengi ya da gri renklerin hakim olduğu bu yer kaplama materyallerinin üzerinde birbirini tekrarlayan grafik desenler olurdu. En çok tutulan desen ise pötükare adı verilen iki rengin çaprazlamasına uygulandığı küçük kare şekillerdi. Muşambalar odaların zeminleri tahta olduğu için, bir süre sonra tahtaların deformasyonuna ayak uydurur ve altındaki tahtanın girintili-çıkıntılı şeklini almaya başlardı. Üst kısımları kayganca olan muşambalar, üzerleri silinip parlatıldığı zaman daha bir tehlikeli hale gelirler ve çorapla üzerlerine basılmasını genellikle affetmezlerdi. Yıpranan ya da yırtılan kısımlarına, daha önceden yedeklenen muşamba parçalardan uygun şekiller kesilerek buralara yama yapılırdı.
35. ARKASI YARINLAR: Televizyon yayınlarının çok kısıtlı yapılabildiği 70’lerde hafta içi hergün 10.00-10.20 saatleri arasında “Arkası Yarın” adı verilen sürekli radyo piyesleri yayınlanırdı. Dinleyicilerin konuya adapte olabilmeleri için, kapı gıcırtısı, ayak sesi, yağmur, rüzgâr, uğultusu, kuş cıvıltısı, motor çalışma sesi gibi birtakım ses efektleriyle zenginleştirilmiş karşılıklı diyaloglardan oluşan piyesler, Türk ve dünya klasikleri ağırlıklı olurlardı. Bu piyeslerin jenerik açıklamalarında en akılda kalanı ise; “Efekt: Korkmaz Çakar”dı. Adı geçen şahıs, yukarıda anlatılan efektlerden sorumlu ses görevlisinin adıydı.
36. AT ARABALARI: Bilhassa benzin kıtlığının yaşandığı 1970’lerde at arabaları, zerzevat satıcısından yük taşıyanına kadar hemen her meslek grubunun gözdesi olan ulaşım araçlarındandı. Bunların tahtadan dört adet tekerleği vardı ve bu tekerlekler özellikle paket taşlı yollarda çok fazla ses çıkarırdı. Arabalar genelde tek, bazen de iki at tarafından çekilir ve tüm atların başına siyah deriden at gözlüğü ile arkalarına da gübre torbaları bağlanırdı. Arabayı sürenin oturması için, aracın önünde biraz yükseltilerek deri minderle kaplanmış ve yetmeyerek, üzerine çeşitli kilim parçaları örtülmüş bir sürücü mahalli vardı. Atların arkalarına ne kadar torba bağlanırsa bağlansın, yine de hatırı sayılır bir ölçüde gübreler asfalta dökülerek gün boyu kaybolmayan nahoş kokulara sebep olurdu.
37. AT ARABALI ZERZEVATÇILAR: Sokak aralarında at arabalarına estetik bir şekilde dizdikleri türlü çeşit sebze ve meyveyi satan zerzevatçılar vardı. Arabanın en arkasına sabitledikleri bir sebze kasasının üzerine oturttukları iki daralı terazileri olurdu. Bellerine koyu mavi bir para önlüğü bağlarlar ve gömleklerinin kollarını da dirseklerine kadar sıvarlardı. Başlarında kasketleri olurdu. Arabalarında çeşitli türdeki sebze-meyveyi satanları çoğunlukta olmakla birlikte, bazen de (özellikle o ürünün bolluğunun doruk noktaya ulaştığı mevsimlerde) arabalarına karpuz, kavun, elma, portakal gibi sadece tek bir çeşidi dolduranlar da olurdu. 80’lerin sonlarında at arabalarının yerini bir süre kamyonetler aldı, ardından da sokak zerzevatçıları birer-ikişer yitip gittiler.
38. AY-YILDIZLI DİREKLER: Ana caddelerde siyah metal elektrik direklerinin tepelerinde, uçları yukarı dönük bir hilâlin içine oturtulmuş tek bir yıldızdan oluşan alemler vardı. 1930’lardan bu yana şehrin değişmez mobilyalarından olan ay-yıldızlı direkler, 1980’lerde teker teker kaldırılarak, yerlerine beton düz direkler dikildi.
39. BABIALİ: Hürriyet, Milliyet, Cumhuriyet ve Günaydın gazeteleri başta olmak üzere diğer birçok gazete ve derginin matbaalarının ve yazıişlerinin yer aldığı, Türbe’den Sirkeci Meydanı’na kadar kıvrılarak inen meşhur Cağaloğlu yokuşuna o yıllarda verilen addı. Babıali’ne sağlı sollu açılan sokaklar dahil olmak üzere, bu bölge tamamen yayıncılık üzerine hizmet vermekteydi. 1980’lerin sonlarında gazeteler birer-ikişer İkitelli civarında yeni yaptırdıkları modern tesislerine taşındıktan sonra Babıali’nin de günümüzde artık sadece adı kaldı.
40. BAGAJI ÜZERİNDE OTOBÜSLER: Şehirlerarası çalışan o dönemin otobüslerinin, şimdiki gibi karoser hizasında derin bagajları yoktu. Taşınacak eşya ve bavullar, otobüslerin üzerinde sabitlenmiş metal iskeletli yüklüklere konularak sıkıca bağlanırlardı. Bu yüklüklere otobüs muavinleri, aracın dışında, en arkasındaki dar, metal tırmanma merdiveni vasıtasıyla çıkarak bavulları olabilen en ekonomik şekillerde uzun uzadıya istif ederlerdi. Yolculuk arasında inecek olan yolcuların eşyalarının otobüsün üzerinden alınması epey zaman kaybettirirdi.
1)Aksam gazeteleri saticilari genelde cocuk ve genclerdi,bunlar koltuklarinin altina sikistirdiklari gazete tomarlari ile Babialiden Kopruye dogru kosmaya baslardi "yaziyooor,yaziyooor" veya "son baski,son baski" diye bagirarak.
Bunlardan biriside her gun hic okumamama ragmen bir gazete aldigim siyahi "Arap" Kemal adli bir cocuktu,hergun gazete aldigim bu cocukla hemen arkadas olmustuk benden yalnizca 6 yas daha kucuktu,kendisinin Kozyataginda oturdugunu,orta son sinif talebesi oldugunu okuldan cikar cikmaz Babiali ye kostugunu oradanda gazetelerle iskeleye kostugunu soylemisti,benden biraz daha genc olan ama hayat mucadelesinin icinde pisen bu gazeteci saticisi arkadasimi her gorusumde icimde bir eziklik hissederdim daima.
(Eger yasiyorsa allah uzun omurler versin,aramizdan ayrildi ise nur icinde yatsin)
2)Strapenteli taksiler
3)Bostan beygirleri,(ne zannetmistiniz hanimefendiler ve beyefendiler ?,bir zamanlar Istanbul sebze ve meyvede kendine yetiyordu,bircok sey dalindan koptuktan bir kac saat sonra masanizda idi)
4)Teldolabi
5)Bahcede emme basma tulumbali kuyu.
6)Bogazici Mototreni
7)Gazanfer Bilgenin meshur "Apollo Servis" otobusleri
8)Varanlarin Burunlu Mercedesleri.
9)Markiz Pastanesi
Yuksek topuklu ayakkabilari, genis yakali polyester gomlekleri, uzun sac modasini, maxi elbiseleri, havali araba kornalaini, ilk bogaz koprusunun acilisini, Hurriyet gazatesinin dedeler martaonunu, Avrasya maratonunu, bogazda paylayan petrol tankerlerini, benzin kuyruklarini, Kibris savasini da unutmayalim.
1- Celik bilek, Tom Miks, Karaoglan cizgi kahramanlari
2-Killing ve karisi Eva, Son dakkika gazetesinin kokulu nushalari.
3-Radyoda, Orhan Boran ve Yuki, Pazartesi tiyatrosu, Menderesin davasi radyodan naklen yayini, Pazar sabahlari Elmadaginda Divan Hotelin karsisinda sinemada (adini hatirlamiyorum) naklen Klasik musik konserleri .
4-Bosstay meyvasuyu,fruko,kocatas
5-Sinemda antrakta, Alsaka, koko, frigo-Seyyar sutculer, seyyar yorgancilar, seyyar yogurtcular ve baca temizlikcileri.
6-Soru: Istanbul - Yalova arasinda genelinde sebze tasiyan ve Buyukadanin cok yakinlarindan gecen maunalar daha mevcut mudurlar.?
- Kapimiza kadar gelen yoğurtcular: Omuzlarinda bir sopa, sopanin iki ucundada asılı yoğurt kaseleri.. cok kötü bir tarif oldu, mutlaka bir adi vardir ama hatirlayamadim simdi..
- Gene kapimiza kadar gelen sirtinda küfesiyle çavuş üzümü saticilari
- Bekçiler: ara sira düdügünü öttürerek varligini hissetirirdi
- Mahalle arasinda gezen bahçivanlar: ihtiyaci olana hizmet verirlerdi
- Kalaycı çingeneler
----elvan ve camlica gazozu, az paran varsa gencler gazozu(bunu sadece eskisehirliler bilir.)
----iki tane dort kose biskuvinin arasina lokum koyup kistirma yapmak.
----klasik pantolonun altina spor ayakkabisi giymek, genis omuzlu blazer cegetler, kot pantolonun icine sokulan kazaklar. bayanlarda vatkali gomlekler, bluzlar.
----haftanin iki gunu sehit edilen bir buyugun yasi sebebiyle tatil edilen okullar.
----sokagimizdaki butun evlerin on yuzlerine yazilan buyuk üGD, MHP yazilari ( teyzemler yildiztepede otururlardi onlarin sokaktada DEV-SOL, MAHIRLER OLMEZ yazardi)
----geceleri sokakta bagiran bozacilar.
----kalite sirasina gore ucuncu,ikinci,birinci,bafra,maltepe,samsun sigaralari.
----bakkalda tepsiden istege gore gram,kilo satilan acik yogurt
----agustosun sicaginda ramazan ayinda iftara bir saat kala baslayan ve nasil olsa iftar olacak doya doya su iceriz dusuncesiyle olumune sokak arasi maclari.
----sanayide dosemeciden binbir zorlukla aldigim siyah meşinden 2 numara keserek bunu atletin ustune dikmesi icin sabahtan aksama kadar anneye yalvarmak. (beyaz atlete siyah sirt numarasi olunca besiktas formasi oluyordu:))
----dunya kupasi maclarini seyredip hemen arsaya kosmak(arsa:bizim tastan kale yaptigimiz futbol sahamiz) kempesin bonofun hareketlerini uygulamali birbirimize anlatmak.